4 Ocak 2011 Salı

Babanın Çocuk Açısından Önemi

Babanın çocuk gelişimine etkisi nedir?

Bebek ile baba ilişkileri konusundaki kısıtlı sayıda çalışmaya göre, bebekler yaşamlarının ilk yıl ortalarında anne babadan her ikisiyle de bağlılık kurarlar; bu, bebeğe özellikle annenin baktığı ve babanın bebekle daha az beraber olabildiği durumlar için bile söz konusudur (Ekşi’den alıntı, 1999).

Babasız erkek bebekler gelişim testinde daha düşük puan almış, daha az sosyal tepkide bulunmuşlardır. Başka bir araştırmada baba yokluğunun çocukların davranışını doğrudan doğruya etkilemekle kalmayıp annenin çocuklarına aşırı düşkün veya aşırı koruyucu hale gelmesiyle de etkilediğini göstermiştir. Yine bu etki erkek çocuklarında daha belirgin bulunmuştur (Ekşi’den alıntı, 1999: Wolking ve Rutter, 1985).

Baba ile yakın ilişki içinde olan çocukların psikolojik olarak daha uyumlu olduğu, benlik saygılarının daha yüksek olduğu, okulda daha iyi bir işlevsellik gösterdiği, daha az antisosyal davranışlar sergiledikleri ve ikili ilişkilerde daha başarılı oldukları ortaya konmuştur (Fluori ve Buchanan, 2003). Öte yandan, çocuklarının anneleriyle daha iyi ilişki kuran babaların çocuklarıyla da daha yakın ilişki içinde olabildikleri gözlenmiştir (Cox ve ark., 1989).

Babanın evli ya da boşanmış olmasının baba-çocuk bağlanmasını değiştirmediğini belirten yayınlar da mevcuttur (Isabella ve Belsky, 1985). Erken çocukluk döneminde babanın olumlu varlığının çocuğun ergenlik dönemini de olumlu yönde etkilediğine dair çalışmalar vardır. Baba varlığı, çocuğun ergenlik dönemindeki entelektüel gelişimi, sosyal girişimciliği, kendini kontrol etme ve empati becerilerini arttırmaktadır (Fagan ve Iglesias, 1999).

Yakın zamanda, psikiyatri kliniğinde değerlendirilen 1-3 yaş çocuklarla Karabekiroğlu ve ark. (2006) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, babalarında görüşme sırasında depresyon olan çocuklardan sadece erkeklerin dışa yönelim puanları (sinirlilik, dürtü kontröl sorunları, vb.) anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur.

Babalardaki depresyon erkek çocuklarında dışa yönelim sorun düzeyleri ile paralellik gösterirken, içe yönelim puanları (içe dönüklük, korkular, vb.) ile ters orantılıdır. Depresyon vejetatif sorunlara (ör, uyku ve iştah bozuklukları, yorgunluk, enerji kaybı), bilişsel bozukluklara (ör, konsantrasyon kaybı, bellek ve algı sorunları) ve psikolojik ve duygusal belirtilere (ör, suçluluk duygusu, özgüvende düşüş, intihar fikirleri, sinirlilik, ilgi kaybı ve sosyal içe dönüklük) neden olabildiğinden, babaların depresyonda olması çocukları ile daha az ilişki içinde olmalarına, “kabûl etme”, “koruma”, “temin etme” ve “eğitim ve bakım” gibi rollerini yeterince yapamamalarına yol açabilir.

Anne depresyonu ile çocuktaki psikopatoloji ilişkisinde, babaların ortamda yeterince varlığı ya da yokluğunun, koruyucu ya da risk faktörü olarak, düzenleyici bir rolü olabilmektedir (Goodman ve Gotlib, 1999).




Baba annenin geçici sürelerle yerini tutan ikincil bir bakım verici değildir. Babasıyla kurduğu sağlıklı bir ilişki çocuğa özel anlamları ve işlevleri olan pek çok alan sunar. Yapılan çalışmaların önemli bir kısmı biyolojik babalarla yapılmıştır. Ancak çocuk açısından daha anlamlı olan duygusal babalıktır. Erkeklerin çocuklarla etkileşim biçimlerinin birbirlerine oldukça benzer olduğu, bu benzerliğin kadınlarda daha az olduğu bildirilmiştir (Pruett, 1997). Çalışmalar babaların kendine özgü bir etkileşim, oyun oynama, güven sağlama ve koruyuculuk davranışları olduğunu göstermiştir (Pruett, 1997). Çocuğun okul başarısı, soysal uyumu ve genel sağlık düzeyi de babanın varlığı ve olumlu etkisiyle yükselmektedir.

Aynı zamanda babaların çocukları tutuşları, oyun oynama yöntemleri, konuşmaları, bebek bakım biçimleri annelerden farklılık göstermektedir.

Annelerde görüldüğü gibi, babalarda da bir “erkek”, bir “eş” oluştan bir “baba” oluşa geçiş bir anda gerçekleşmez. Gebelik sürecinin psikolojik ve fizyolojik değişiklikleri anneleri ebeveynliğe doğal olarak daha erkenden hazırlamaya başlasa da, erkekler de aşama aşama babalık rolünü üstlenmeye ve içselleştirmeye başlarlar. Pek çok kültürde babalar da hamilelik sürecinde anne adayına benzer belirtiler gösterebilir, kilo alabilir, ağrılar hissedebilirler. Meksika’nın Yukatan yarım adasında, “bir kadının hamile olduğu eşinin karbohidratlardan zengin besinlere aşermesi ile anlaşılır” şeklinde yaygın bir inanış vardır.

Babaların önemli bir bölümü de gebeliğin ilk dönemlerinden itibaren çocuğun sağlığı ve geleceği ile ilgili endişeler duyarlar, rüyalar görürler, beklentiler geliştirirler. Babanın doğuma eşlik etmesi paha biçilmez bir deneyimdir. Bu olaya tanıklık etmek babanın bebeğe bağlanmasını ve aralarında eşsiz bir ilişki oluşmasını kolaylaştırır. Doğumu seyreden babaların çocuklarının mizaç özelliklerini ve 3-6 aylık oldukları dönemdeki kişilik özelliklerini daha doğru bir şekilde tanımlayabildikleri bildirilmiştir. Babaların 2/3’ünün doğum sonrası erken dönemde, keyifsizlik, isteksizlik vb. belirtilerin olduğu babalık hüznü (blues) tarifledikleri görülmüştür. Bu belirtilerin tedavisinde babanın bebekle daha fazla temas etmesi, zaman geçirmesinin en etkin yöntem olduğu belirtilmiştir.

Francis Grossman “kapıyı tutma” (gatekeeping) diye söylenen bir fenomen tanımlamıştır. Bu sık görülen fenomene göre anneler, babanın bebekle kendine özgü bir etkileşim ve ilişki biçimi kurmasına değil, bebekle bir takım etkinlikleri gerçekleştirmesi için babalara ‘izin verirler’.



Bebekle daha yakından ve erken dönemde daha kolay bir ilişki kurabilmeleri için babalara şu tavsiyelerde bulunulabilir:



  • Gebelik dönemi boyunca doktor kontrollerine eşinizle birlikte katılın.







  • Eşinizle birlikte sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek için birlikte hareket edin. Örneğin sigarayı bırakın, sağlıklı beslenin ve egzersiz yapın.







  • Ebeveynlik becerileri ile ilgili kitaplar okuyun, eğitim seminerlerine katılın.







  • Yeni ev düzeni ile ilgili planları eşinizle birlikte yapın. Alınacak bebek eşyalarını birlikte planlayın.







  • Sadece eşinizle geçireceğiniz özel zamanlar yaratmaya özen gösterin.

    Türkiye’deki babalar hakkında neler söylenebilir?

    Türkiye’de bebek bakımına babaların katılımına dair yapılmış çok az araştırma vardır Evans (1997). Türkiye’de babanın bebek bakımına katılımı ile ilgili olarak son yıllarda birkaç araştırma yapılmıştır; bu araştırmalar daha çok erken çocukluk dönemi çocukların babalarına odaklanmıştır (Arı-Güleç, 1998; Evans, 1997). Öte yandan, babaların çocuk gelişimindeki önemi ve

    Türkiye’de babaların ulaşabileceği desteğin yetersizliği göz önünde bulundurularak Anne Çocuk Eğitim Vakfı, 1996’da Baba Destek Programı’nı bir pilot araştırma olarak başlatmıştır. Programın amacı babalarda hem çocuk bakımında babanın önemi konusunda bilinç yaratmak, hem de onları çocuk gelişimi hakkında bilgilendirmek ve destek sağlamaktır. Türkiye’de alt sosyo-ekonomik çevrelerden gelen babaların katılım örüntülerini incelemiştir.

    Araştırma babaların babalık rollerine dair tutumlarını, çocuk bakımına dair aile içindeki iş dağılımını ve babalık rollerinin belli bazı unsurlarını nasıl algıladıklarını ele almıştır. Bu araştırmanın bulgularını tamamlar nitelikteki bir diğer araştırma, çocukla meşgul olma ve çocuk bakımına dair sorumlulukların paylaşımı açısından üst ve orta sosyo-ekonomik çevrelerden gelen okulöncesi çağ çocukların babaları arasında baba katılımı örüntülerini incelemiştir (Öğüt, 1998).

    Bu araştırma ayrıca çocuğun cinsiyeti ve yaşı ile, annenin çalışıp çalışmıyor olmasının baba katılımı üstündeki etkilerini araştırmıştır. Her iki araştırmanın bulguları, çocukların fiziksel bakımından temel olarak annelerin sorumlu sayıldığını, babaların ise kendileri hakkında en önemli gördükleri rolün maddi gelir sağlama olduğunu ortaya koymuştur (Evans, 1997; Öğüt, 1998).

    Bu araştırmaya paralel olarak Evans (1997) da elverişsiz sosyo-ekonomik çevrelerden oluşan örnekleminde her iki ebeveynin toplumsal ve ahlâki değerleri öğretmede eşit derecede sorumlu olduğu gözlemlemiştir.

    Üst sosyo-ekonomik çevrelerden gelen babaların ve erkek çocuğu olan babaların temel bakım konusunda daha fazla sorumluluk üstlendiği gözlenmiştir. Erkek çocuğu olan babaların bilgisayar oyunları gibi daha zihinsel oyunları tercih ettiği, çocuklara yönelik olmayan faaliyetlere çocuğun katılmasına izin verdiği ve çocuğun yıkanmasına daha sık yardım ettiği bulunmuştur. Öte yandan, kız çocuğu olan babaların çocuklarıyla çok daha sık sözlü etkileşim faaliyetlerinde bulundukları ve birlikte sanatsal faaliyetler yaptıkları belirtilmiştir.

    Araştırma ayrıca okulöncesi çağı küçük çocukların babalarının çocuklarıyla düzenli sohbet etmek ve özellikle de “yerde yuvarlanarak oynamak” gibi oyunlarla daha sık iletişim kurduklarını ortaya koymuştur. Türkiye’de gerçekleştirilen bir diğer araştırma (Arı-Güleç, 1998), baba katılımı ve annelik rolünden duyulan memnuniyet göz önünde bulundurulduğunda, ev dışında çalışan ve çalışmayan anneler arasında anne katılımına dair önemli bir farkın belirip belirmeyeceğini bulmayı amaçlamıştır. Ev dışında çalışmayan annelerin, çalışan annelere oranla çocuklarının bakım ve eğlence faaliyetleriyle önemli derecede daha fazla ilgilendiği görülmüştür. Bunun yanı sıra, baba katılımının annenin çalışıp çalışmamasıyla ilintili olmadığı belirtilmiştir.






  • Doç. Dr. Koray KARABEKİROĞLU


    http://www.cocukhayat.com/yazi/babaonem.html



    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder